Etiket Arşivi Avukatlıkta müvekkili dinlemek

Müvekkiller ne ister?

 

İyi bir avukat olabilmek için öncelikle iyi bir müvekkil olmalısınız. Kendinizi müvekkillerin yerine koyun. Onların sahip olduğu duygu ve düşünceleri hissetmeye çalışın. Yaşadıkları sıkıntıların çözümlenmesi ve adil bir sonuç elde etmek için verdikleri mücadeleleri anlayın. Müvekkil gözüyle bakabilen avukatlar her zaman meslekte en üst noktalara ulaşırlar.

Müvekkille yapılan görüşmenin başarılı geçmesi için derdini size en iyi şekilde anlatması ve sizin de onu en iyi şekilde anlamanız gerekmektedir. Sinirli, kaygılı ve gergin müvekkilleri rahatlatmanın en iyi yolu onlara:” Sizi anlıyorum” cümlesini söylemekle başlar. Bu belki de başarılı avukatların en çok kullandığı cümledir.

Bir avukat olarak girdiğiniz her yeni müvekkil görüşmesinde karşınızdaki insanın kafasından neler geçtiğini öğrenmelisiniz. Müvekkiller aşağıdaki sorularına cevap ararlar. Bunları size dolaylı yönden sorarlar. Bu sorulara yeterli bir cevap veremediğiniz anda, sizinle iş yapmaktan kaçınırlar.

“Sonuç üretebiliyor musunuz?”    

Hepimiz biliyoruz ki, avukatlar istenilen sonucu garanti edemez. Bunu garanti eden bir avukat varsa hem dürüst değildir, hem de etik kuralları çiğniyordur.  Müvekkiller, bir avukat olarak daha önce benzer davalarda bulunduğunuzu, süreci yaşadığınızı ve sonuç aldığınızı duymak isterler. Eğer bu beklentilere cevap verebiliyorsanız, dava dosyasının doğru ellerde takip edileceğini bir anlamda teyit etmiş olursunuz.

Benzer deneyimler yaşamış olmanız bir avukat olarak müvekkile sunduğunuz eşsiz bir iddiadır. Mevcut tecrübenizle diğer meslektaşlarınızın önüne geçmeniz mümkün olacaktır.

İşi kim takip edecek?”

Dava dosyalarını ofiste hangi avukatın takip edeceğini bilmek isterler. İşin sahipsiz kalmasından endişe ederler. Karşılarında her zaman bir muhatap görmek isterler. Bu endişeyi giderecek şekilde bir görevlendirme yapmanız gerekir.

Projenin riskleri nelerdir?”

İş deneyiminizi bilmenin yanında, davanın olası sonuçları ve risklerini de bilmek isterler. Bu belirsizliklere nasıl yaklaşım göstereceğinizi öğrenmek arzularıdır. Olası olumsuz sonuçlarda, bir b planınız olup olmadığını merak ederler. Bir anlamda, geleceklerini sizin elinize teslim etmeden önce iyisiyle ve kötüsüyle olası sonuçları algılamak isterler.

Nasıl iletişim kuracaksınız?”

Kendisiyle ve davayla ilgili çalışanlarıyla nasıl irtibat kuracağınızı, ne sıklıkta görüşeceğinizi öğrenmek isterler. Rollerin, beklentilerin ve zaman ayırmanın nasıl olacağını saptamak arzularıdır.

Masrafları kontrol altında tutabilir misiniz?”

Müvekkiller masrafların artmasını istemez. Davanın belirlenen bütçe içerisinde kalarak yürütülmesini ve sonuçlandırılması öncelikleridir.

Yukarıda belirtilen konularda müvekkilinizle dava dosyasını almadan önce mutabık kalmanız, hem iş takibi aşamasında onların memnuniyetini arttıracaktır hem de avukat müvekkil ilişkisinin hangi şartlarda yürütüleceğini belirlemiş olacaktır.

 

Nasıl bir dinleyicisiniz?

Doğrusunu söylemek gerekirse, iyi bir dinleyici olmak gerçekten zordur. Bazen karşınızdaki insanı dinlemek yerine konuşma sırasının size gelmesini beklersiniz. Böyle bir durumdaysanız, artık kendinize çeki düzen vermenin vakti gelmiştir.

Avukatlarla yaptığım birebir koçluk çalışmalarında müvekkilleriyle olan görüşmelerinde zamanın %50’sini onları dinleyerek geçirmelerini tavsiye ediyorum. “Söz gümüşse sükût altındır” boşuna söylenmemiş. Bir konuşuyorsak, iki dinlemeliyiz. Neden sadece çok azımız bu tavsiyeleri dikkate alıyor, büyük bir çoğunluk ise tümüyle es geçiyor? Psikologların söylediğine göre, bir toplantıda kim en çok konuşmuşsa, görüşmenin başarılı geçtiğini inanan taraf olurmuş. Kendiniz yerine müvekkiliniz her zaman bu şekilde düşünse iyi olmaz mı? Kendimiz hakkında her şeyi bildiğimize göre, karşımızdaki insanın ihtiyaç ve beklentilerini anlamak ve akıllıca bir yaklaşımla onu dinlemek en doğrusudur.

O zaman neden daha iyi bir dinleyici olamıyoruz? Olamıyoruz çünkü bir görüşmede çok konuşanın çok kaybedeceğini ve ne olursa olsun işi alma arzusunu ele vereceğini unutuyoruz. Aksine, çok konuşarak karşımızdaki kişinin bilgi ve becerimizden daha fazla etkileneceğini sanıyoruz. İnsanlara satış amaçlı yaklaşmak ve itibara gölge düşürmek işte böyle bir şey.  Bunun yerine onları bir danışman ve sırdaş edasıyla dinlemek, eğitici bilgiler yoluyla onlara yol gösterebilmek, müvekkilin sizinle çalışma fikrini daha kolay satın almasını sağlayacaktır.