Alacak Takibinde Yüksek Tahsilat Performansı Nasıl Sağlanır?

Müvekkillere alacak takibi hizmeti veren bürolarda, tahsilât performansını geliştirmek için yaptığımız çalışmalarda, yüksek performanslı memurların diğer memurlara göre %40 daha fazla tahsilât yaptığını gözlemliyoruz. Yüksek performansı genele yaymak için neler yapabileceğimizi araştırdığımızda, yüksek performanslı memurlarda bazı ortak özellikler ve sonuç alan çalışma yöntemleri olduğunu görmekteyiz. Buna göre, elde edilen bilgiler ve tecrübeler ışığında, aşağıda belirtilen beş yöntemi uygularsanız daha kolay ve başarılı bir şekilde alacağınızı tahsil etmeniz mümkün olacaktır.

  1. Her zaman hazırlıklı olun. Başarı, hazırlıklı olmak ve fırsatın bir araya gelmesiyle elde ediliyor. Borçluyu telefonla aramadan önce teknik ve zihinsel olarak bu ana hazırlıklı olmalısınız:

Teknik hazırlık: Borçlu hakkında gerekli tüm bilgiler önünüzde olmalıdır: Müşteri bilgileri, geçmişte vaktinde ödeyip ödemediği, alınan ürün veya hizmetin içeriği, fatura bilgileri, satış türü, satış şartları, borç miktarı, ödeme vadesi, geçmiş vade süresi.

Zihinsel hazırlık: Pozitif düşünce tarzına sahip olmanız çok önemlidir. Yüksek performanslı çalışanlar her aramaya ilk aramalarıymış gibi motive ve güler yüzlü başlıyorlar. Siz de başlarken yüzünüze mutlaka bir gülücük kondurun. Borçluları her aradığınızda ödeme yapmaya hazır olduklarını varsayın. Bununla beraber, aradığınız kişilerin size ödeme yapmamak için sayısız mazeret üreteceklerini aklınızdan çıkarmayın. Mazeret anlamında her şeye hazırlıklı olmalısınız:

  •               “Mesajınız gelmedi”
  •               “Yazıyı almadım”
  •               “Muhasebecimiz tatilde”

Her defasında birbirinden değişik ve sıra dışı mazeretler duyabilirsiniz. Bununla beraber, duygusal tepkiler almaya da hazır olun. Sinirli, mutsuz, tedirgin olabilirler. Bağırabilir, ağlayabilir ya da lanet okuyabilirler. Aklınızdan çıkarmamanız gereken nokta para tahsilatı yapmak için aradığınızdır.

2. Profesyonel & Otoriter bir tarzda konuşun. Telefondaki ses tonunuz görüşmenin kaderini çizmektedir. Sesiniz ne gür çıkmalı ne de çok düşük. Orta yumuşaklıkta ve her zaman konuştuğunuz ses tonunun biraz altında olabilir.

  • Borçlunun ona ne dediğinizi ve ondan ne istediğinizi anlaması lazımdır. Normal konuşmanızdan daha yavaş konuşun. Aceleci olmayın. Bunun size faydası konuyu daha güçlü bir şekilde ifade etmeniz olacaktır.
  • Kötü telaffuz etmeyin. Kelimelerin uyumlu bir şekilde ağzınızdan çıkmasını sağlayın.
  • Telefonda konuşurken asla çiklet çiğnemeyin veya bir şey yiyip, içmeyin.
  • Konuşurken sandalyenizde dik oturun. Borçlu ile yüz yüze görüşmedeymişsiniz gibi davranın.
  • Sakin olun, öz güveniniz tam olsun. Bu şekilde borçlu üzerindeki kontrolünüzü yitirmezsiniz.

3. Görüşmenin kontrolünü her zaman elinizde tutun. Görüşme boyunca borçluya ismiyle hitap etmeniz, kendisine saygı gösterdiğinizi ifade eder.

  • Borçlu karşısında çok sıkışmış, acelesi olan bir görüntü çizmeyin. Aksi takdirde, sizden taviz koparmak için pazarlık yapmaya başlarlar.
  • Yanlış olsalar da onları haklı bulun. Tüm söylediklerini onaylayın değil ama geçerliliği olduğunu ifade edin:

Neden bu şekilde düşündüğünüzü anlıyorum”.

“Böyle bir şeyin başınıza nasıl geldiğini şimdi gayet iyi görüyorum.”

“Sizi anlıyorum”

3.1. Borçlunun size azami bilgiyi vermesi için açık uçlu soruları kullanın:

“Hangi banka ile çalışıyorsunuz?”

“Ödemeyi nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?”

“Hangi ödeme yöntemini tercih edersiniz? Çek, senet, kredi kartı?”

“Hangi işte çalışıyorsunuz?”

“Aylık ne kadar ayırabilirsiniz?”

“Ne kadar zamandır işsizsiniz?”

“Ne zaman yeni bir işe başlayacaksınız?”

3.2. Kararlılıkla sorular sorun. Çünkü amacınız konuyu ödemeye getirmek olmalıdır:

Borçlu: “Ödeyemiyorum.”

Tahsilât Uzmanı: “Nerede çalışıyorsunuz?”

Borçlu: “Evet daha yeni başladım bir işe ama 3 haftadır bir ödeme alamadım.”

Tahsilât Uzmanı: “Ayın kaçı size maaş ödeyecekler?”

Borçlu: “Gelecek hafta Perşembe günü”

Tahsilât Uzmanı: “Gelecek hafta Cuma günü bana 500 TL ödeme yapabilirsiniz. Mutabık mıyız?”

3.3. Dinlemek, çokça dinlemek ve akıllı notlar almak sizi başarıya taşır. Konuştukça bamtellerini sizin elinize verirler. Samimi mi yoksa sahtekâr mı olduklarını anlamanız kolaylaşır. Aldığınız notlar bir sonraki görüşmeniz için elinize koz verir. Bu şekilde, borçlunun geçmişte kullandığı mazeretleri boşa çıkarmak ve tekrar denemesini önlemek mümkün olur.

3.4. Sessizliği akıllıca kullanın. Borçlunun yaptığı açıklamaya cevap vermeden önce içinizden beşe kadar sayın ve öyle cevap verin. Acele etmeyin. Soru sorduktan sonra da sabırla bekleyin ve sessiz kalın. Görüşmede boşluklar yaratırsanız, bu boşlukları doldurma konusunda borçlu kendini mecbur hissedecektir.

3.5. Odakta Kalın. Bazı borçlular ürün ve hizmetlerden duyduğu memnuniyetsizliği ifade ederek, ödenmezliğin nedenini firmaya bağlamak isterler. Her zaman nazik olun. Fikirlerine saygı duyduğunuzu ifade edin ve tekrar ana konunuz olan borcun kapatılmasına onları yönlendirin

4. Tansiyonu yükseltmek isteyen borçlulara imkân vermeyin. Çünkü bağıran bir borçlu öfkeyi hile amaçlı kullanarak sizi sindirmek ve görüşmeyi sonlandırmak ister.

  • Öfkeli bir borçlu ile ilerleme kaydetmeniz mümkün değildir.
  • Borçlu size bağırmaya ve hakaret etmeye başlarsa soğukkanlı olun. Ona yardımcı olmak istediğinizi ve bu şekilde bağırıp çağırması durumunda bunun mümkün olamadığını ona hatırlatın.
  • Sizi dinlemeyecek kadar kendinden geçmişse: “Sanırım sizin için iyi bir zaman değil. Sizi tekrar ne zaman arayayım?” diye sorabilirsiniz. Ya da: “Hatta kalır mısınız lütfen. Sizi duyamıyorum” Telefonu birkaç saniye masanın üzerinde tutun. Sonra tekrar elinize alın. “Şimdi müsaitim, sizi dinliyorum” deyin. Bu aradaki sessizlik, borçluyu sakinleştirecektir. Tekrar konuşma ortamı doğacaktır.
  • Diyalogun kapanmasına izin vermeyin. Yapıcı bir görüşme olması ve ilerleme kaydedildiğini borçluya gösterin.

5. Ucunu Bağlayın. Borçludan bir taahhüt alınmadan sonuçlanan bir arama boşa giden bir aramadır.

  • Borcu kapatamasa da kısmi bir ödeme için söz alın. Ödeme tarihi için sizi araması için söz alın.
  • Zamanı siz belirleyin ve yönlendirin. “Bu konuda bana ne zaman dönersiniz?” sorusu yerine: “Beni Salı’ya kadar arar mısınız?” diye sorun.
  • Mantıklı bir süre verin ama 3 işgününden fazla olmasın.
  • Borçluyla görüşmenin özetini telefonda üzerinden geçip mutabık kalmadan konuşmayı bitirmeyin:
  1. Taahhütleri nedir?
  2. Sizin onlardan beklentiniz nedir?
  3. Beklentiniz gerçekleşmezse sonuçları ne olacaktır?
  • Konunun aciliyetine vurgu yapın.
  • Borçlunun taahhüdünü yerine getirmemesi durumunda, oluşacak sonuçlardan duyduğunuz büyük endişeyi borçluya hissettirin. Aksi takdirde, telefonu kapattıktan sonra neden arandığını unutması onun için çok kolay olacaktır.

Yukarıda paylaşılan yöntemlerle telefonda tahsilât performansınızı arttırabilirsiniz. Lakin her defasında işe yarayacak sihirli bir formül yoktur. Çünkü bir borçlu diğer borçluya benzemez. Bir borçlu üzerinde çok işe yarayan yöntemleriniz. Diğer borçluyla sizi hiçbir yere götürmeyebilir. Tarzınızı oluştururken, kendinizden farklı bir role ve kimliğe sakın girmeyin. Olduğunuz gibi davranın. Borçluyu çok iyi dinleyin ve borçlunun durumuna çözüm bulmak için ipuçlarını arayın.

Herkese başarılar dilerim!

Avukatlar için Pratik Çevre Edinme Yöntemleri

Çevre edinirken ve bu amaçla faaliyette bulunurken kendinizi rahatsız mı hissediyorsunuz? Cevabınız evet olabilir. Bu normal bir durumdur. O zaman, şu soruları da size sormama müsaade edin:

  • Eşe dosta yardımcı olmaktan hoşlanıyor musunuz?
  • Davetlere ve organizasyonlara katılmaktan hoşlanıyor musunuz?
  • İyi bir dinleyici misiniz?

Eğer cevaplarınız evet ise, düşündüğünüzden çok daha kolay yeni insanlarla tanışmanız mümkündür diyebilirim. Çevre edinme kelimesi size zorlama bir faaliyetmiş gibi gelebilir. Katıldığınız davetlerde ve organizasyonlarda bu kelimeyi eğlenmek olarak algılamanız, işi sizin için kolaylaştıracaktır.

Her şeyin başı, iyi bir dinleyici olmanız ve sorular sormanız tanıştığınız insanları yakından tanıyabilmeniz için gereklidir. Bu şekilde, onlara nasıl yardımcı olup olamayacağınızı anlarsınız. Onları sosyal ve iş çevrenizin bir aday üyesi haline getirebilirsiniz.

Aman dikkat! Davetlerde ve toplantılarda kendinizden bahsetmeniz, insanlardan çok sizin konuşmanız size zarar verir. Zamanınızı boşa harcamış olursunuz. Amacınız farklı insanlarla tanışmak ve onların dünyalarına hızla girebilmek olmalıdır. Bir karşılaşmada en çok konuşan taraf o görüşmenin kendisi için en başarılı geçtiğini düşünen taraftır. Bunu asla unutmayın. Bırakın insanlar konuşsun, mutlu olsun. Siz dinlemede kalın.

Aşağıda paylaştığım taktikleri çevre oluşturma imkanı veren ortamlarda uygularsanız faydasını göreceğinizi garanti ederim:

  • Tanıştığınız insanlara, kişisel ve mesleki fikirlerini, ilgi alanlarını ve amaçlarını sorun. Bu şekilde onlara nasıl yardımcı olabileceğinizi anlayabilirsiniz.
  • Sonrasında, insanlara hedeflerine ulaşmalarında yardımcı olun. Örnek: Tanıştığınız bir isim hayır kurumu için bağış topluyorsa ilk bağışı ona siz yapın.
  • Bir davet veya organizasyona katılacağını öğrendiğiniz ve radarınızda olan isimler hakkında küçük araştırmalar yapın. Çalıştıkları sektör, rakipleri, yaşadıkları zorluklar hakkında bilgiler toplayın. Onların karşılarına hazırlıklı çıkın.
  • İşlerine yardımcı olabileceğini düşündüğünüz, kendi çevrenizdeki insanları onlarla tanıştırmayı teklif edin.
  • Tanışma gerçekleştirdikten sonra o isimleri mutlaka takip edin. Hatırlatma ve teşekkür notları, e-postalar, bilgi paylaşımları ve ilgi alanlarıyla ilgili güncel durumları onlara gönderin. Bu şekilde, iş çevrenize kalıcı bir üye kazandırın.

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/

Y Kuşağını Hukuk Büronuzda Verimli Çalıştırma Rehberi

Y Kuşağı üzerine sayısız kitaplar yazıldı, seminerler düzenlendi. Bu yeni nesli tanıma ve anlamanın yolları arandı. İş yaparken dayanıklı oldukları lakin sadece kendilerini önemseyerek ve odağa koyarak yaşadıkları söylendi. Bir önceki neslin gözü kapalı yapabildikleri işleri yapmakta zorlandıkları ifade edildi. Yaratıcı, enerjik ve işbirliğine yatkın oldukları anlatıldı. Kısacası hepimize büyük bir heyecan ve merakla yeni neslin artı ve eksi özellikleri tanıtıldı.

Onlar artık sizin yeni avukatlarınız ve işbirliği yapacağınız meslektaşlarınız. İş ortamınızda bazı şeyleri iyi yönetirseniz, ofisinizdeki olumlu değişimin ve gelişimin ateşini yakacak insanlar. Peki, onlardan en yüksek verimi nasıl alacaksınız ve aidiyet duygularını güçlü tutacaksınız?

Bir Cuma günü müvekkilin önemli ve acil bir işini pazartesi gününe kadar yetiştirmek için çalışırken, ekibinize bu amaçla Cumartesi günü saat 13.00’e kadar fazla mesai yapmanız gerekeceği mesajını veriyorsunuz. Her şey yolunda gözüküyor. Bir de bakıyorsunuz, Cuma akşamı saat tam 18.00 olduğunda yeteri kadar çalıştığını ifade ederek, evine giden ve Cumartesi günü de işe gelmeyen çalışanlarınız olduğunu görüyorsunuz. Peki bu durumda ne yapacaksınız?

Başka bir örnekte de, sabah işe başlama saatlerinin değiştirilmesi konusunda sizinle ısrarla tartışan, sabahları ailesiyle keyifli kahvaltılar ve sonrasında spor yaptığı için gecikmek zorunda kaldığını ve bu yaşam tarzından taviz vermek istemediğini size söyleyen genç yetenekler, bu neslin gerçekten farklı bir üne sahip olmasını sağlıyor.

Genelde işverenlerin Y neslinden şikayetleri, bu neslin kendi kendilerine dönük olması, zamanı iyi yönetememeleri, sürekli takdir görme ihtiyaçları, büyüklere saygıda kusur etmeleri, müşteri odaklı olmamaları, yüz yüze iletişim becerilerinde eksiklik ve kendini çalıştığı alanlarda tam yetkili hissetmek şeklinde olmaktadır.

Herkes bilmelidir ki, bu nesil tümüyle farklı değerlere sahiptir. Kendi hayat tarzlarının mevcudiyeti, iç ve dış müşterilerinin ihtiyaçları ve beklentilerinden daha önemlidir. Klasik düşüncede, sebat etmenin ve çok çalışmanın bizi bir hukuk bürosunda ortaklığa taşıyacağına inanırız. Kurumda partner seviyesine geldikten olduktan sonra bir başka hukuk bürosuna geçilmesi de çok karşılaştığımız bir durum değildir. Lakin, bu çeşit sadakat özellikleri artık geçmişte kalmıştır.

Y Jenerasyonu huzurlu bir hayat sürebilmek için bir iş ister ve bu işte fazla mesai olmasından hoşlanmaz. Olabildiğince fazla izin ve serbest zaman imkanı arar. İşi hayatlarının merkezine koymazlar. İş, onlar için bir geçinme yoludur. Bununla birlikte, ücrete ve unvana önem verirler. İş – özel yaşam dengesini önemserler.

Peki, bu tarz yeni nesil yetenekleri yönetirken yöneticiler nelere dikkat etmelidir?  Y Jenerasyonu yaratıcı, enerjik, işbirliğini seven ve teknoloji kullanımında beceriklidir. Açıkçası, birçok güzel özelliği bünyelerinde barındırmaktadır. Bu nedenle, bardağın boş tarafına takılıp kalmamak gerekir.

Hukuk büroları yeni nesil yetenekler istihdam ederken, eğitirken ve ellerinde tutarken aşağıdaki konulara dikkat etmelidir:

  1. Yeni nesil, net olan amaçlar ve kurum değerleri görmek istiyor. Fazla çalışmaya karşı çıkıyor. Buna karşın, bir işi ele aldıklarında hedefledikleri ve söz verdikleri sürede tamamlıyorlar. Kısacası sorumluluk sahibi insanlar.
  2. Yaşayarak öğrenme toleransları düşük olduğu için onlara daha net, özetlenmiş bir liderlik ve rehberlik yapılmalı. Müvekkil ihtiyaçlarını anlamaları ve ihtiyaçları nasıl karşılayacaklarını görmeleri için onlara brifingler vermelisiniz.

Büyük resmin kendilerine gösterilmesi, çalışma şartlarının belirtilmesi sizce sadece bu neslin beklentisi midir? Kesinlikle hayır. Daha önceki nesiller de bunları istemiştir. Onlar da geri bildirim, yetkilendirme, cesaretlendirme, çalışma şartları, iş yükünün kontrolü ve iş dışı faaliyetler konularında işverenden talepler içerisinde olmuşlardır. Lakin Y neslinin sesi artık daha gür çıkmaktadır. Daha cesur ve talepkardırlar. Bu şartları sağlayabilmek onların başarısını teşvik edebilmek için artık gerekli hale gelmiştir.

Yeni neslin size kazandırabileceği rekabet avantajları

  1. Y Neslinin sahip olduğu özellikler müvekkil hizmetlerinizi geliştirecektir.
  2. Yaygın teknoloji kullanımı size zaman tasarrufu sağlayacaktır.
  3. Kurum içinde işbirliği içinde çalışmak müvekkillere sunulan hizmetin ve çalışmanın kalitesini arttıracaktır.
  4. Ne zaman mola vereceğini bilmek kurum içi yaratıcılığı geliştirecektir. İşten nefret duymadan ve devreleri yakmadan zor projelerin altından kalkmanızı sağlayacaktır.
  5. Kurum içi ve müvekkillerle yaptığınız uzun süren yüz yüze toplantılara daha az ihtiyaç olacaktır.

Eski günler artık geri gelmeyecektir. Eski günleri arayan ve bu konuda ısrarcı olan hukuk bürolarının yeni jenerasyonla başarılı sonuçlar elde etmesi çok güç olacaktır. Değişen dünyada kalıcı olabilmek ve ilerleme kaydetmek için hukuk bürolarının işe olan bakışlarını değiştirmeleri, yeni çağın ve neslin kurallarına ayak uydurmaları gerekmektedir. Ayrıca, müvekkillerinizin de bir süre sonra Y nesli olacağını unutmamalısınız.

Yeni yetenekleri sorunsuz bir şekilde bünyeye katmak ve verim alabilmek için etkili yöntemler

  • Onları işin kontrol odasına sokun: Yeni nesil yeteneklerle ön bir anlaşma yapın, bununla istihdam taahhüdünüzün şartlarını belirleyin. Avukatın hakları ve sorumlulukları hakkında konuşulmayan ve varsayılan tüm konuları onlarla paylaşın.
  • Değerlerinizi anlatın: Kurum değerlerinizden bahsedin, onlara detay bilgiler verin. Müvekkillere nasıl hizmet verdiğinizi anlatın. Profesyonelliğe bakışınızı ve kurum kültürünüzü anlatın. Somut olun. Genç avukatlarınızla, meslektaşlarınızla konuşun, onları önemseyin, sıradan insanlarla konuşur gibi yapmayın.
  • Soru sorunYakın zamanda ulaşmak istedikleri kariyer hedeflerini sorun, onlarca yıl sonra ulaşacakları hedefleri değil. Y nesli, dünyada büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde büyüdü. Beklenmeyen birçok olayın her an başa gelebileceğini gördüler. Yıllarca süren planların bazen boşa giden bir çaba olduğunu, fantezide kalabildiğine şahit oldular. Sonuç olarak, hayata uzun vadeli bakmadıklarından dolayı, kısa vadeli hedeflerine odaklanırsanız onlar için daha anlamlı olursunuz.
  • NetleştirinOnlardan bir hukukçu olarak tam ne beklediğinizi ifade edin. Hangi yetkinliklere ve davranış şekillerine sahip olmaları gerektiğini, hangilerini geliştirmeleri gerektiğini onlara gösterin.
  • Açık yüreklilikle dinleyin: İşe başlarken yeni ortamı öğrenme ve keşfetme tarzınızın karşınızdaki yetenek tarafından da benimseneceği varsayımında bulunmayın. Bu büyük bir hata olur. Sizden farklı olmaları hatalı oldukları anlamına gelmez. Bir müvekkille hizmet vermek ve onu memnun etmek için birden fazla yol olabilir. Yeni yöntemleri ve hedefleri yeni avukatınızla tartışın. Çok güzel fikirler duymanız olasıdır.

Yüksek Egonun Avukatlık Kariyerinizi Yok Etmesinin Beş Yolu

 

Rekabetin yoğun yaşandığı hukuk sektöründe bir avukat olarak sağlıklı bir egoya sahip olmak gücünüze güç katar. Buna karşılık, egonuzu kontrol altında tutamazsanız, kariyerinize zarar veren bir canavara dönüşür. Ticari kararlar alırken, müvekkillerle temas ederken veya hangi dosyayı alacağınızı belirlerken egonuzun farkında olmanız ve onu ne zaman, nerede bir kenara bırakacağınızı bilmeniz önemlidir.

Sağlıklı bir egoya sahip olmanız kötü bir şey değildir. Ameliyat olacak hastaların cerrahlarına güvenmesi gibi, müvekkiller de avukatlarının kendinden emin olmasını ve kararlı bir şekilde dosyalarını takip etmesini isterler.

Aşağıda, avukatların sıklıkla düştüğü ego tuzaklarını, kariyerlerine zarar veren beş yaklaşım tarzını bulabilirsiniz:

1. Hayal kırıklığı yaratan müvekkil ilişkileri

Müvekkiller avukatların yeteneklerine güvenmek isterler. Bununla birlikte, avukatlar tarafından sözlerinin dikkate alınmasını da arzu ederler.  Küçümseyen yaklaşımlar, onlardan daha bilgili olduğunuzu ifade eden tavırlar başınıza dert açacaktır.
Alanınızdaki en iyi hukuk hizmetini sunuyor olabilirsiniz. Müvekkillerinizle sıcak ve samimi bir diyalog kuramıyorsanız iş ilişkinizin derinleşmesi, orta ve uzun vadede size yeni iş fırsatlarını getirecek tavsiye mekanizmasının çalışması mümkün olmayacaktır.

Hukuk Fakültesinden beri avukatlar doğru cevaplara sahip olmaları yönünde eğitilirler. Avukatlar zaman zaman yavaşlayıp: “En son ne zaman mesleğimle ilgili tavsiyeler aldım?” diye kendilerine sormalıdır. Dostluk faktörünün mevcut olduğu müvekkillerden geri bildirim istemek, avukatların kişisel gelişimi için çok faydalıdır.

2. Pratisyenlik

Müvekkiller artan bir şekilde uzmanlık aramaktalar. Çünkü sıkıntılarına çözüm üretecek, konuyu derinlemesine bilen profesyonellerle çalışmak istiyorlar. Buna karşın, bazı avukatlar her şeyin altından kalkabilecekleri düşüncesine sahipler.  5-10 alanda birden hizmet vermeye çalışan hukuk büroları var. Bu kadar çok alanda yaşanan gelişmeleri takip etmek ve her birine yeterince odaklanmak mümkün olamayacağından dolayı, maalesef verilen hizmetin kalitesinde sorunlar yaşanıyor. İş yapma hırsını ve egoyu bu noktada kontrol altına almanız sadece 1-2 alanda uzmanlaşarak iyi olduğunuz alana odaklanmak size rekabet üzeri başarıyı getirecektir.

Pratisyen bir tarzda her şeyden anlamaya çalışmak, küçük ve orta ölçekli bürolarda karşılaştığımız bir durumdur. İş alabilmek adına hedef kitlelere yönelik yapılan bu konumlandırma, söz konusu avukatların çetin bir fiyat rekabetinin içine düşmelerine sebep olmaktadır. Belli bir konunun uzmanı olduğunuzda ise hedef kitleler tarafından anlaşılır ve daha fazla işi daha yüksek ücretlerle almanız mümkün olur.

3. Paylaşmamak

Bazı avukatlar, müvekkillerinin farklı hukuk alanlarındaki ihtiyaçları için onları başka hukuk bürolarına yönlendirmeye sıcak bakmamaktadırlar. Müvekkilin aklını çelerler korkusuyla veya diğer meslektaşlarına güvenmedikleri için müvekkilin ihtiyacını tam olarak karşılayamamakta, köklü bir iş ilişkisini müvekkille kuramamaktadırlar.

İşinizin kalıcı olmasını ve büyümesini istiyorsanız, müvekkilinizin baş danışmanı olarak çalışmalısınız. Meslektaşlarınızın farklı bakış açılarını onlarla paylaşmalısınız.
Müvekkillerinizi köşe bucak saklamanız asla çıkarınıza değildir. Müvekkiller derinlik ve profesyonellik ararlar. Sizi ne kadar çok sevseler de, bir gün hasta olma ve işlerini yapamayacak duruma düşme ihtimaliniz onlar için bir endişe kaynağı haline gelir. Tek adam gösterisi bir yerden sonra soru işaretlerinin doğmasına sebep olur. Onlara ek bir açılım sunamadığınızda, müvekkilleriniz işlerini başka bürolara vermeye başlarlar. Bunu öğrendiğinizde artık iş işten geçmiş olur.

4. Kaybedilecek dosyaları almak

Kazanma olasılığı üzerine hesap yaparak işler almanın riski yüksektir. Çünkü kazanamazsanız para alamazsınız. Bu nedenle, avukatların hangi dosyalardan sonuç çıkmayacağını, hangilerinde de makul bir kazanma olasılığı olduğunu belirleyebilmesi başarı için anahtar öneme sahiptir.

Bazı avukatlar kendilerini yenilmez görürler. Davadaki tüm görünmez tuzakları alt edeceklerine inanırlar.  Bu noktada, bu avukatların yüksek egoları kazanma ihtimali yüksek olmayan dosyaları almalarına sebep olur. Bu şekilde ölçüsüz risk almış olurlar.

Zor dosyaları almak veya almamak konusu avukatların sürekli karşılaştıkları çetin bir ikilemdir. Kendini ve sınırlarını bilen bir avukat olmak bu noktada önemlidir. Masanıza gelen her dosyayı dikkatlice incelemeniz kariyeriniz ve saygınlığınız için elzemdir. Mükemmele yakın dilekçeler hazırlasanız da bir dosyanın olgularını değiştiremezsiniz. Hakikat hakikattir ve bunlar bir avukat olarak sizi sınırlayacaktır.

5. İş Fırsatlarını Kaçırmak

Avukatlar, değişen kanunları ve yenilikleri yakından takip etmeleri ve detaylarına hakim olmaları gerektiğini çok iyi bilirler. Zaman zaman gözden kaçırdıkları ise, dış dünyadaki yaşanan hızlı değişimleri mevcut iş modellerine zamanında tatbik edememeleridir.

Örnek olarak, geçmişte iş geliştirme amaçlı uyguladığınız işe yarayan yöntemler bugün hedef müvekkillerin ilgisini çekmeyebilir. Özellikle yeni nesillerin hukuk sektörüne girmesi veya hukuk hizmetleri alımında karar alıcı haline gelmesi bu olguyla sizi karşı karşıya bırakır.

Yeniliklere açık bir avukatsanız, bir danışmanla çalışmak için asla yaşça büyük olamazsınız, danışmanınız sizden yaşça küçük olsa dahi. Bu amaçla, değer verdiğiniz müvekkillerin görüşlerini alınız. Saygı duyduğunuz müvekkilleri bireysel yönetim ve danışma kurulu toplantılarınıza davet ediniz. Değerli düşüncelerini sizinle paylaşmalarını onlardan isteyiniz.

Bu tarz mentorluk desteği almak, kendi kanatlarıyla uçmak isteyen ama nereden başlayacağını bilemeyen genç avukatlar için de çok faydalıdır. Egonuzu bir kenara koyup, değişen dünya ve piyasa şartlarında size rehberlik edecek bir mentordan destek almanız, kariyerinizde kalıcılık ve sürdürülebilir büyümeyi size getirecektir.

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/

Avukatlar neden kitap yazmalıdır?

 

Bir Avukat olarak kitap yazmak saygın iş geliştirmenin ilkelerinden bir tanesidir ve önceden beri bilinen etkili bir ikna yöntemidir. İyi bir makale yazabiliyorsanız, iyi bir kitap da yazabilirsiniz. Peki, neden yazmalısınız?

  1. Otorite. Yazmış olduğunuz bir kitap, potansiyel müvekkiller tarafından o konunun otoritesi olarak algılanmanızı sağlar.
  2. Tanıtım. Bir eser, müvekkil adaylarınızı hukuki konularda karşılaşabilecekleri riskler ve çözüm yollarıyla tanıştırmak için idealdir. Hedeflediğiniz müvekkiller eserinize ulaşabilir, kendi sektörel durumlarını da içeren konularda temel hukuki kaideleri öğrenebilir ve sizinle çalışmaya karar verdiklerinde birlikte nereden başlamaları gerektiğine emin olurlar.
  3. İş mıknatısı. Bir kitap size doğru çok değerli bir çekim gücü oluşturur. Eserinizi internet sitenizde müvekkil adaylarınızın beğenisine sunduğunuzda, size yeni işleri getiren ve telefonlarınızı çaldıran bir güç haline gelir.

Hangi hukuk alanında çalışmalar yaparsanız yapın, yeni işlerin size daha çok gelmesini istiyorsanız, hemen çalıştığınız branşla ilgili bir kitap yazmaya başlayın ve onu basılı veya e-kitap şeklinde potansiyel müvekkillere sunun. Yeni kitabınız sizin ilk adımı atmanızı bekliyor.

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/

Bir Avukat olarak müvekkil algısını nasıl yönetirsiniz?

İnsanların sizi, konusunda uzman, kendisini işine adamış ve çevresine destek vermeye hazır bir durumda görmesi çok önemlidir. Karar alıcılar güçlü kişisel markalarla çalışmak isterler. Çünkü bu kişiler tüm taleplere hızlı dönüş yaparlar. Dürüst ve güvenilirdirler, tedbirli, politik ve aileye bağlıdırlar.

Müvekkillerinizi telefonla aradığınızda bu iş için onlara zaman ayırırsınız.  Zamanınızın değerli olduğunu bilirler ve kendilerine vakit ayırıyor olmanızdan dolayı memnun olurlar. Onlara ne kadar fazla vakit ayırabilirseniz yeni işler için size daha fazla dönüş yapacaklar ve sizi başkalarıyla tanıştıracaklardır.

İnsanlar başkaları tarafından beğenilen ve  talep gören avukatlarla çalışmak isterler. Önemli bir davanın takibinde kimse ilk müvekkiliniz olmak istemez. Herkes sizinle çalışıyorsa, hepsi de yanılıyor olamaz. Kendinizi nasıl konumlandırırsanız, çevrenizdeki insanların sizi algılaması da o yönde olacaktır.

Yeni müvekkille çalışabilmenin bir numaralı kuralı mevcut olanların sizinle çalışmaktan memnun kalmalarını sağlamaktır. Bunun için onlarla omuz omuza bir ilişki geliştirmeniz önemlidir. Hadi şimdi onları arayın ve yeni iş fırsatlarını yakalayın.

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/

Başarılı Hukuk Büroları Neden İş Geliştirme Odaklıdır?

Hukuk Bürolarıyla kurumsal gelişim projeleri gerçekleştirirken önemli tespitlerde bulunabiliyorum. Örneğin, iyi yönetilen hukuk bürolarında her zaman güçlü bir iş geliştirme yaklaşımı görmekteyim. Hukuk Sektöründe iş geliştirme bu kadar popüler hale gelmeden önce, bu kurumların iş yağdıran bir veya iki kurucu ortakları vardı. Sektörde rekabet arttıkça, daha fazla sayıda hukuk bürosu iş geliştirme faaliyetlerinin kalıcı başarı için kritik öneme sahip olduğunun farkına vardı. Bu amaçla, daha fazla ortağın iş geliştirme faaliyetlerine dahil olmasını sağladılar.

Hukuk Bürolarıyla gerçekleştirdiğim anketlerde, yüksek karlılık ve müvekkil memnuniyeti elde eden büroların ortak iş alışkanlıklarını araştırdım. Elde ettiğim sonuçlarda, sahip olunan bu ortak alışkanlıkların çok değerli birer iş geliştirme aracı olduğunu gördüm.

Şimdi, bu iş yapma alışkanlıklarını aşağıda sizinle paylaşmak istiyorum:

  1. Daha az sayıda büyük müvekkile sahipler. Bu şekilde, müvekkili anlamaya ve yaklaşım göstermeye daha fazla odaklanabiliyorlar. Bunun sonucunda, başka hukuk alanlarında müvekkile hizmet verme imkânı doğabiliyor. Ayrıca, müvekkilin ofisi terk etme riski azalmakta ve büyük müvekkillerin büroyla çalışmama kararı alması durumunda, yaşanacak ciro kayıpları daha düşük olmaktadır.

  2. Kesintisiz müvekkil teması kuruyorlar. Bir dava üzerinde çalışmasalar bile, müvekkilin işiyle ilgili olan konuşmaları ve paylaşımları onunla devam ettirmekteler. Bu şekilde, sadece onlardan aldıkları ücret için müvekkillere ilgi göstermediklerini ispat etmiş oluyorlar.

  3. Niş Hukuk alanlarına odaklanıyorlar. Niş hukuk alanlarında çalışan büroların daha derin sektörel ve hukuki bilgisi oluşmakta, kapasiteleri ve uzmanlıkları gelişmektedir. Bu şekilde rekabet üzeri kalabilmekteler.

  4. Müvekkilleri eğiterek sorunların oluşmasını engelliyorlar. Fikirler ve çözüm önerilerini müvekkille paylaşıyorlar. Koruyucu Avukatlık yaparak Müvekkil – Avukat ilişkisine değer katıyorlar.

  5. Ortaklar arasında daha fazla sosyal ilişki bulunuyor. Birçok hukuk bürosunda aynı müvekkillere farklı hukuk dallarında hizmet (ticaret hukuku üzerine çalışma yapılırken, müvekkilin gayrimenkul hukuku davalarına da bakmak v.s) verilememesinin nedeni, ortakların birbirlerini yeterince tanımaması, güvenmemesi ve müvekkil bilgilerini paylaşmamasıdır. Bu durumu değiştirmek için mesai saatlerinin dışında ortaklar değişik sosyal aktivitelerde bir araya gelmeli ve aralarındaki ilişkileri güçlendirmelidir. Mevcut müvekkillerden daha fazla yeni ve farklı konularda iş isteyen hukuk bürolarının ofis içi iş ve arkadaşlık ilişkilerini geliştirmeleri gerekmektedir.

  6. Kurum kalite standardizasyonuna sahipler. Sağlam bir yönetim anlayışı, tutarlı yaklaşım, prosedürlerle belirlenmiş disiplinli iş süreçleri ve tecrübe sahibi ekipleri olmayan büroların müvekkillere niş bir hukuk alanında kaliteli hizmet vermesi zordur. Ayrıca, müvekkillerin bu niş alanda ofise iş verirken tedirginlik yaşamasını da engelleyemezler.

  7. Yaşanan değişimler hakkında müvekkili hemen bilgilendirirler. Müvekkiller sürprizlerden hoşlanmazlar. Buna göre davranmak ve müvekkilin temsil edildiği konularda yaşanan veya yaşanabilecek tüm gelişmeleri onlarla paylaşmak önemlidir.

  8. Mevcut müvekkillerin işlerine odaklanırlar. Müvekkili seviyor ve yapılan işten keyif alıyorsanız, müvekkilin işine daha fazla odaklanırsınız. Bu şekilde, ondan daha fazla iş almanız mümkün olur. Bu en makul ve düşük bütçeli iş geliştirme stratejisidir.

Yukarıda yazılanlar sürekli bir şekilde uygulandığında iş geliştirme konusunda hukuk büronuz gelişecek ve karlılığı artacaktır. 

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/

İş Sunumlarında Hikaye Anlatmanın Gücü (Storytelling)

Bir sunum yaparken hikayeler anlatmak çok başarılı birer dikkat çekicidir. Aslında hikayeler öyle etkileyicidir ki; her sunumun olmazsa olmazlarındandır. Mesajınızın iletimi çeşitli şekillerde yüz yüze iletişimi içeriyorsa, dinleyicilerinizi etkilemek için hikayeleri stratejik birer silah gibi kullanabilirsiniz.

Hikayeler, büyük resmi ve kazanç kanıtlarını gösterebilmeniz ya da itirazlarla başa çıkabilmeniz için kullanılmalıdır. Aslında en iyi mesajlar, baştan sona ilgi uyandırıcı olan bir hikayeyi atlatanlardır.

Hikayenin Gücü

Peki, hikaye anlatmak gibi zararsız bir hareket nasıl olur da dinleyicileriniz üzerinde böylesi inanılmaz etkiler bırakabilmektedir? Bizler yetişkin ve rasyonel insanlarız fakat bir film izlediğimizde üzüntü ya da korku hissedebiliriz ve hatta kendimizi daha da kaptırabilir ve gözyaşlarına boğulabiliriz. Bunun aslında kurgu olduğunu biliriz. Kahramanlar gerçekten ölmemiştir; o küçük çocuk anne ve babasını kaybetmemiştir, ama yine de ağlarız.

Beynimizin rasyonel kavramlarla ilgili bölümü gerçekte bir şey olmadığının farkında iken gerçek patron olan eski beyin, ilkel seviyedeki zekasıyla gerçeklik ve iyi anlatılmış bir hikaye arasındaki farkı ayırt edememektedir. Bu nedenle, beynimiz gözlerimizin yaşla dolmasına yol açan bir hormon selini salıvermektedir.

İyi hikayeler beyin ve bilinçaltımız üzerinde herhangi bir rasyonel durumdan çok daha büyük bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, mutlaka hikayeler anlatın!  İyi hikayeler bir kavramı görsel ve somut hale getirir. Hikayeler, dikkat çekip duyguları canlandırmak için çok güçlü bir yoldur. Dinleyicilerin fayda bulduğu noktaların altını çizerek, yol gösterirler. İtiraz veya karşı koyma olmaksızın mesajınızı onlara ulaştırmanıza yardımcı olurlar.

Anlamlı ve iyi anlatılmış bir hikayeye paha biçilemez.  Öyleyse sunumlarda neden çok az hikayeyle karşılaşıyoruz? Gerçek sorun şu ki; kimse gerçekten nasıl hikaye anlatacağını bilmiyor. Ne yazık ki hikaye anlatmak iş dünyasındaki birçok kişinin eğitimini almadığı bir sanattır. İyi haberse, hikaye anlatma becerisinin eğitimle kolayca geliştirilebileceğidir. PowerPoint sunumunuzun iyi bir mesaj verdiğine inanabilirsiniz. Fakat gerçek şu dur ki; sunumunuz aslında dinleyicilerinizi mutlu etmekten uzak sıradan sarı sayfalara benzemektedir.

Heyecan Verici Bir Hikaye Nasıl Oluşturulur

Bir sunum içerisinde iyi bir hikaye oluşturmak ve izleyicileri etkiniz altına almak için aşağıdakileri yapmanız gerekir:

  1. Anlattıklarınızın gerçekte olduğuna beyni inandıracak; görsel ve işitsel bileşenleri kullanarak duygusal etkilerle dolu bir dünya yaratın.
  2. Anlattığınız hikayeyle karşınızdaki kişilerin dünyasını açık bir şekilde bağdaştırın: Hikayenizi neden önemsesinler?
  3. Hikayenizin bir amacı olduğuna ve dinleyicilerle bir bağlantı kurduğuna emin olun. Bağlantıyı kurma işini onlara bırakmayın. Amacı olmayan bir hikaye, anlaşılmayan bir şaka gibidir. Boşa zaman harcamaktır.
  4. Hikaye kişisel olsun. “Bir kadın iş görüşmesine gitti” demeyin. “Lale iş görüşmesine gitti” deyin.
  5. Hikayenizin başkahramanı siz olmayın. Kendinizi abartılı anlatmaya başladığınızda insanların dikkatini kaybedeceğinizi bilin.
  6. Hikayenize tutku katın. Hikayeyi gerçekten yaşadığınızı ya da tecrübe ettiğinizi kanıtlayacak detaylar ekleyin. İnsanların beynini etkileyecek ve onların kendilerine hikayede bir yer bulmalarına yardımcı olacak duygusal izlenimler yaratın.

Başarı Faktörleri 

Hikayenizin vurucu etkisi iki faktöre bağlıdır:

  1. İçeriğiniz
  2. Onu nasıl sunduğunuz

Dinleyicilerinizi etkileyip çok geç olmadan hemen bugün arzu ettiğiniz yönde harekete geçmelerini sağlamak istiyorsanız, her iki alanda da kendinizi mükemmelleştirmelisiniz. Onların olayı gözlerinde canlandırmaları ve empati kurmalarını sağladığınızda; dinleyicileriniz üzerinde maksimum etki yaratmanız mümkün olur.

Zamanının en iyi Avukatlarından olan Moe Levine hikaye anlatımında, Hakimler ve Jüri üyelerinin kendi müvekkillerine empati göstermesini sağlamada gelişmiş bir beceriye sahipti.

Bir trafik kazasında her iki kolunu da kaybeden bir müvekkilli için tazminat davasının duruşmasında, Levine, mahkemeyi ve jüriyi çok şaşırtan bir şey yaptı. Uzun kapanış konuşmalarına alışık olan mahkeme üyelerini kısa ve duygusal olan yıkıcı bir görüntüyle baş başa bıraktı:

“Bildiğiniz gibi, yaklaşık bir saat önce öğle yemeği arası verdik. Mübaşir’in gelip sizi bir grup olarak, jüri odasında hazırlanan yemeğe götürdüğünü gördüm. Savunma Avukatı Mr. Horowitz’in müvekkiliyle birlikte öğle yemeğine gittiğini de gördüm. Ben de tabi ki kendi müvekkilime dönerek “Neden birlikte bir şeyler yemiyoruz?” diye ona sordum. Cadde’nin karşısındaki küçük lokantaya giderek biz de yemek yedik. (Fark edilen bir duraksama). Bayanlar ve Baylar müvekkilim Harold ile birlikte öğle yemeği yedim. Kolları olmadığı için o ise bir köpek gibi tabağını yalayarak yemek zorunda kaldı. Başka bir sözüm yok. Teşekkür ederim.”

Avukat Moe Levine, New York Eyalet mahkemesi tarihindeki en büyük tazminat davalarından bir tanesini bu şekilde kazanmıştır.

Sunumlarda anlatacağınız sıra dışı hikayelerle siz de izleyenlere arzu ettiğiniz yönde kararlar aldırmak isterseniz Speakandmore Presentation & Storytelling Workshoplarına katılabilirsiniz.

www.speakandmore.com

Zor Dönemlerde İş Yapma Yöntemleri

Günümüzde ekonomik krizler ve durgunluk dönemleri daha sık yaşanır hale gelmiştir. Bu zamanlarda herkes harcamalarını kısarken krizin etkisiyle bazı alanlarda daha fazla iş oluşumu gözlenmektedir. Böyle dönemlerde, uzmanlık alanınıza daha fazla odaklanın. Diğer konuları ikinci plana atın. Şu an size gereken en hızlı sonuç alabileceğiniz alanlara odaklanmaktır.

Hareket planı yapın ve uygulamaya geçirin. Hukukçular hareket planlaması yapmakta planı icra etmekten daha başarılı olmaktadırlar. En yoğun olduğunuz zamanlarda bile aklınızda portföyünüzü yeni potansiyel işlerle beslemek olmalıdır. İcra edilmeyen bir plan kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Bugün ne yapıyorsanız aylar sonrasını etkilemeye başlıyorsunuz. Bu nedenle, hemen harekete geçin ve hemen yarın sonuç almayı beklemeyin.

Mevcut müvekkillerden geri bildirim isteyin. Onların sizden ve hizmetlerinizden memnun olduklarını varsaymayın. Müvekkil memnuniyeti işinizin devamı için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bir anket gerçekleştirmek bu amaçla çok yararlıdır. Bu şekilde, elinizde tuttuğunuz müvekkilleri kriz dönemlerinde kaybetme riskini en aza indirirsiniz.

Güvenilir bir danışman olmanız çok önemlidir. Hukukçu, en iyi müvekkil avukat ilişkisinde teknik bilginin ötesinde danışmanlık hizmeti de verebilmelidir. İş yaratan avukatlar, müvekkillerinin iyiliği için çalışır ve çaba sarf ederler. Genellikle hem profesyonel hem de özel hayatta tavsiyeleriyle onlara yol gösterirler. Bunları yapmak için müvekkillerini ziyaret eder, onları ve işlerini daha yakından anlamak için birlikte zaman geçirirler. Onlara daha fazla yardımcı olabilir hale gelirler.

Bir Çin Atasözü der ki, “Krallıklar kriz döneminde kurulur, para iyi zamanda kazanılır.” Kriz dönemleri mesleki kariyerinizde yeni krallıklar kuracağınız bir dönemdir. Bunları yapmak için masanızı terk etmeniz, sahaya inerek müvekkillerin ve müvekkil adaylarının yanında zaman geçirmeniz gerekir. Böylece, kriz dönemlerinde ortaya çıkan hızlı değişimlerden ve ihtiyaçlardan haberdar olursunuz. Yeni dönemin bir parçası haline geldiğinizde herkesten daha ileriye gidersiniz. Bulutlar dağılıp güneş açtığında da karşılığını alırsınız.

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/

Doğru Müvekkilli ve Doğru Branşı Bulmak

Avukatlar sevdikleri branşlarda kendilerini geliştirmeli ve hoşlandıkları müvekkillerle çalışmalıdır. Söylemesi kolay diyebilirsiniz. Lütfen hemen karamsarlığa kapılmayın. Bu hepimizin ideali olmalıdır. Diğer taraftan, bu ideale ulaşmak her zaman mümkün olamamaktadır.

Avukatlar arasında yaptığımız iş memnuniyeti anketlerinde, ezici bir çoğunluğun yaptığı işe tahammül etmekte zorlandığını, yaptıkları işten ve temsil ettikleri müvekkillerden hoşlanmadıklarını gözlemliyoruz.

Uygulama açısından avukatların önlerine gelen her işe bakmaları mesleki gelişimleri ve iş tatmini açısından uygun değildir. Avukatlar, niş bir alana veya bir sektöre odaklandıklarında, daha nitelikli bir hukuk hizmeti sağlayıcısı haline gelirler. Bu tabi belli bir zaman alır.  Müvekkillerini ve işlerini daha iyi algılarlar. Teknik olarak daha iyi işler çıkartır ve aldıkları güzel sonuçlar sayesinde o alanda iş geliştirmede kolayca sonuca ulaşırlar.

Müvekkiller arasında yaptığımız anketlerde ise ortaya çıkan ortak nokta, avukatların müvekkillerin işlerinden pek anlamıyor olmasıdır. Bu sebeple, müvekkiller aynı avukatla bir daha çalışmayacaklarını ifade etmektedirler.

Müvekkiller, kendi işlerini onlar kadar iyi anlayan ve kavrayan avukatların arayışı içindeler. Lakin bazı avukatlar sektörlere özel sunabildikleri hizmetleri bu sektörlerdeki potansiyel müvekkillere tanıtmaya sıcak bakmamaktalar. Belli sektörel alanlara tanıtım yaparlarsa başka alanlardaki iş fırsatlarını kaçıracaklarını ve sadece o işle anılacaklarını düşünmekteler. Bunun çözümü, birden çok endüstri segmentini faaliyet alanınız altında listelemektir. Bu kısa ama etkili liste büronun tecrübeli olduğu sektörleri hedef kitleye göstermek amaçlıdır.

Günümüzde rekabetin kıyasıya yaşandığı hukuk sektöründe, avukatların uzmanlık alanlarına odaklanmaları ve herkes için her şey olmamaya çalışmaları en mantıklısıdır. Hedeflenen pazarları segmentlerine ayırmak ve bu segmentlere özel iş geliştirme faaliyeti gerçekleştirmek bir Avukatın hem kendisi hem de hizmet verdiği müvekkiller için en faydalı olanıdır. Diğer yoldan gitmeye devam ederseniz de, sıradanlaşma ve kıyasıya rekabet sizi bekliyor olacaktır.

 

İş geliştirme yaparken size garantili şekilde zaman ve para kazandıracak yöntemler ve daha fazlası için e-kitabım satışa sunulmuştur.

Sipariş için tıklayın: https://www.tarkankarabel.com/2020/05/tum-yonleriyle-avukatlikta-is-gelistirme-teknikleri/